SENİN ÜLKEN BİR CENNETTİ YAVRUM
Veli Yalçın

Veli Yalçın

GEZİCİ

SENİN ÜLKEN BİR CENNETTİ YAVRUM

05 Ekim 2018 - 09:39

Ülkemizde hakim medyaya, yazılı ve görsel medyaya bakarsak her şey yolunda. Türkiye büyüyor, kalkınıyor ve gelişiyor. Dış güçler bizim gelişmemizi çekemediği için kıskanıyor, önümüzü kesmek için elinden geleni yapıyor. Nüfusun hemen hemen yarısı da böyle düşünüyor. İşin kötüsü asgari ücretle çalışıp, sabahtan akşama sömürüye maruz kalıp, cebinde ekmek parası olmayan ya da zar zor denkleştiren milyonlar bunlar. En hafif deyimle sınıf bilinci olmayan kalabalıklar topluluğu. Okumuyor, seyretmiyor, sorgulamıyor, hesap sormuyor en önemlisi yaşadığı ülkesini, kendisini ve komşunu  sevmiyor.

Bu son cümle fırtına koparabilir, koparmalıdır da. Tekrar ediyorum; bu ülkenin ezici bir çoğunluğu ülkesini sevmiyor.

Yazar Engin Erkiner’in “Yurtseverlik nedir?” yazısında daha açık bir ifadeyle yazdığı gibi, “Türkiye insanı ülkesini sevmez ya da sadece soyut olarak sever…Vatanın bölünmezliğini hararetle savunurlar ve aynı insanlar vatanı çirkinleştirmek, kirletmek, tahrip etmek için de ellerinden geleni yaparlar. Bizdeki yurtseverlik budur işte!”

Bütün bunları niye yazma gereği duydum peki. İçinde yaşadığımız bir ekonomik kriz ücretli çalışanları inim inim inletirken, kriz miriz yok diyenler alkışlanıyor. Yönetenler iğneden ipliğe her şeye (benzine, elektriğe, doğalgaza) zam üstüne zam yaparken “mini fiyat ayarlamaları” diye insanlarla dalga geçiliyor. Çok gerilere gitmeye gerek yok, 24 Haziran seçimleri önce neler neler söyleniyordu; koalisyonlara son vereceğiz, ülke güllük gülistanlık olacak, büyüdük, büyüyoruz daha da büyüyeceğiz gibi aslı astarı olmayan sözler ve vaatler havada uçtu. Çok değil 4 ay geçti geçmedi her şeyi unuttuk. Bireysel ve toplumsal hafızamız yok ki. Önümüzde bir yerel seçim var. Koskoca ülkede doğru dürüst yönetilen, yaşanabilen kaç şehir var allahaşkına. Başarısız ne kadar adam varsa yönetememeye tekrar aday olabilmek için kırk takla atmaya hazırlanıyor. Bütün suç beceriksiz yöneticilerde mi peki, elbette hayır. Onları seçen, denetlemeyen, hesap sormayan biz, sokaktakiler pürü pak mıyız?  

Ülke sınırları içinde genel görünümümüz budur. Ya ülke dışındaki görüntümüz, bizi kıskanan “dış mihraklar” ne alemde?

 UEFA 2024 Avrupa Şampiyonası'nın Türkiye’ye değil de,  Almanya'ya verilmesinin üzerine çok da durulmadı. Şampiyona neden Türkiye’ye verilmedi, yönetenler sorgulamıyor. Aksine çok da önemsemedik, masraftan kurtulduk diye geçiştirildi. Oysa kazın ayağı öyle değilmiş.  “UEFA Başkanı Aleksander Ceferin, EURO 2024 neden Türkiye'ye verilmediği ile ilgili konuştu. Aleksander Ceferin, "Türkiye’de düzenlemenin bazı riskleri vardı. Türkiye’nin insan hakları aksiyon planı eksikti. Otel kapasitesi limitliydi. Birçok şehir için bazı endişeler vardı" dedi.”

UEFA’ya göre Türkiye’nin insan hakları konusunda çok ciddi eksiklikleri varmış.

“Avrupa Parlamentosu, Türkiye'ye yapılan 70 milyon euro yardımı iptal etme kararı aldı. AB tarihinde ilk defa, aday üye ülkelerden biri için yardım fonu kesilmiş oldu.

Türkiye'ye yönelik mali yardımların kesintiye uğramasına yönelik tasarı, Avrupa Parlementosu'nda 28'e karşı 544 oyla kabul edildi.”

Avrupa Birliği’ne göre Türkiye’nin  demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında ciddi sıkıntıları varmış.

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin görev süresi dolan Işıl Karakaş yerine önerdiği üçüncü listedeki yargıç adaylarını da kriterleri taşımadıkları gerekçesiyle mülakata bile çağırmadan reddetti.

AİHM yargıçlığı için adayların İngilizce ve Fransızca’yı çok iyi bilmesi, ‘yüksek ahlaki kriterlere sahip olması’, hukuk fakültesi mezunu veya hukuk bilgisinin yeterince verildiği siyasal bilgiler, iktisadi idari ilimler fakültelerinden birini bitirmiş olması isteniyor. Akademisyen, yargıç ve avukatlıktan gelen adaylar da seçilebiliyor.”

 AİHM’e göre Türkiye’nin yargısı hukuk açısından yeterli, tarafsız ve bağımsız değilmiş.

Hepsi bu mu, elbette hayır.

Son bir haftada medyanın kıyısında köşesine kalmış bu üç haber kimi rahatsız etti. Özelde spor dünyasını mı, yürütmeyi mi, yargı mı ya da genelde kamuoyununu mu?  

Tıpkı yaşadığımız şehirlerde betondan nefes alacağımız yeşil alan kalmadığından,

Ülkenin nerede bir deresi, ırmağı ve akarsuyu varsa kurutulmasından,

 Bu topraklarda yaşamış ve onlardan bize miras kalan tarihi yapıları tahrip edilmesinden,

Geleceğimiz olan çocuklarımız yarınından endişeli olmamamızdan,

Bırakın yazan çizen aydınları, gazetecileri, sokaktaki sıradan insanların konuşmaya korkar olmasından rahatsız olmadığımız gibi.

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? diyen çocuklarınıza, gönül rahatlığıyla senin ülken bir cennetti yavrum diyebilirsiniz.

Hepinize iyi uykular…