2019 Mart Yerel  Seçimlerine  Koşar Adım Giderken
Veli Yalçın

Veli Yalçın

GEZİCİ

2019 Mart Yerel  Seçimlerine  Koşar Adım Giderken

19 Aralık 2018 - 09:47


Sonuçları ülkemizin geleceğini ve halkın yani hepimizin yaşamını derinden etkileyecek bir yerel seçimlere gidiyoruz. Seçimlere yaklaşık olarak 100 gün var. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar seçimin önemini daha da artırıyor. Ya içinde bulunduğumuz kriz derinleşerek devam edecek ya da krizin önüne set çekerek biraz nefes alacağız.
Türkiye, ekonomik, siyasal, kültürel ve ahlaki boyutları olan çok yönlü ve derin bir kriz içinde debelenmektedir. Siyasal iktidarın ağzında sakız ettiği Kürt sorunu oluğu yerde duruyor. 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde Halkların Demokrasi Partisi (HDP) 6 milyon oyu ve %11.70 oranıyla 67 milletvekiline sahip oldu. Parlamentonun 3. büyük partisidir. Partinin eş genel başkanı ve bazı milletvekilleri tutukludur. Üyesi oluğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları hiçe sayılmaktadır. Yine bu partinin onlarca belediye başkanı görevden alınmış ve yerlerine kayyum atanmıştır.  Yıllardır kanayan yara, kanamaya devam ediyor ve çözümsüzlük çözüm olarak toplumun önüne konuluyor.
Devlet ya da siyasal iktidar, işçilerin, emekçilerin, aydınların kazanımlarının kullanılmasını engellemeyi, en sonunda da yok etmeye olanca hızıyla devam ediyor.  Her türlü hak arama eylemini yasa dışı ilan ediyor,  yazan - çizen, düşünce ve görüş bildirenleri ise açlıkla terbiye etmeyi deniyor, olmadı hapis cezası tehdidini kapıya dayıyor.  
İşçilerin, emekçilerin anayasal hakları olan grev hakkına iktidarın bakış açısını, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’da yabancı sermayeli yatırımcılarla buluştuğunda dile getirdi. Erdoğan’ın söyledikleri çok açık ve herhangi bir yoruma yer bırakmıyordu. Okuyalım mı?
Şu anda OHAL ile uğraşıp duruyorlar. OHAL olmamış olsaydı bu kadar rahat, bu kadar huzurlu olarak bu adımlar atılamazdı. OHAL’in sınırlarını da biz belirleriz. OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum: İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı, ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.”
Yaşı genç olanların hatırlamayacağı ama orta yaşın üstünde olanların çok iyi bildiği, 24 Ocak 1980 ekonomik kararları ve arkasından gelen 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra “kimin zarar ettiği, kimin kar ettiği yani kimin kazandığı, kimin kaybettiği ortada. Sermayenin bu anlamda demokrasiye hiç  ihtiyacı olmadı.”
3. Havalimanı inşaatında çalışan işçiler kötü çalışma koşullarına karşı yaptıkları eylemde başlarına neler geldiğini daha unutmadık. CHP Milletvekili Ali Şeker’in sorusuna yanıt veren Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), 2013 – 2018 tarihleri arasında 3. Havalimanı inşaatında 52 işçinin hayatını kaybettiğini belirtti.
 Dünyanın en güvenli ulaşım aracı olan demiryolu ülkemizde ölüm yolu haline gelmiştir. Tren kazalarını araştıramıyorsunuz, en basitinden soru soramıyorsunuz. Ankara’da meydana gelen ve 9 kişinin yaşamını yitirdiği kazaya ilişkin gazetecinin sorusunu ilgili bakan beğenmedi. “Bu soru doğru bir soru değil” diye. Soru beğenmeyenler meydana gelen kazaların veya olayların sorumluluğunu üstlenirler mi?
Çarşıda, pazarda ve markette aldığınız her şeyin fiyatı sürekli artarken, aldığınız ücret hep aynı kalıyor.  Olan soğan lobisine oluyor ya da enflasyonu yüksek çıkaran TÜİK başkan yardımcısına oluyor. Soğan depoları basılıyor veya başkan yardımcısı görevden alınıyor. Sayıştay’ın belediye raporları, üniversitenin perişan hali, Diyanet’in en hafif deyimle kabul edilemez açıklamaları, sendikaların sarılaştıkça pespayelikleri, muhalefetin yetersizlikleri…
Bütün bunlar halkın sindirilmesi ve susturulması, arkasından meydanı boş bulan iktidarın ekonomik istikrar adına, krizlerin faturasını işçiye, emekçi halka yükleyeceğini yeni  “kemer sıkma” politikalarının önünü açmak istiyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi ülkemiz, ekonomik, siyasal, kültürel ve ahlaki boyutları olan bir kriz içinde ama bu krizin mevcut sistem içine çözümü de imkansız görünüyor. Halkın sorunlarından uzaklaşmış partileriyle, ülkede yaşanan sorunların tartışılmadığı, araştırılmadığı etkisiz parlamentosuyla ve hükümetiyle…
İktidar, yazılı ve görsel bütün medyayı, üniversiteleri, kamu kurum ve kuruluşlarını, kimi muhalefet partilerini, sarı sendikaları ve diğer bütün kurumları arkasına alarak, bize yani halka seçeneksiz olduğunu inandırmaya çalışıyor. Halkı depolitize (siyasetten uzak tuttukça) ettikçe, kendileri politize oldular.
Peki! Bizim seçeneğimiz çok mu?
Güzel bir sözü hatırlamanın tam zamanı “Çatıdan başlayarak evi yapamazsınız, tabana inmek zorundasınız.”
 
Sokak” tartışmalarına kısa bir not :
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Anayasal bir haktır ve Anayasa’nın 34. maddesi ile güvence alınmıştır. 34. maddenin ilk fıkrası, herkese toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkını önceden izin almaksızın tanımaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün silahsız ve saldırısız olması aranan diğer temel koşuldur.
Bu hakkın kullanımı kişilere, iktidara ve kamu otoritesinin tercihlerine bağlı değildir.