"Yerli ve Milli Olmak" Ne Demektir?
  • Reklam
Veli Yalçın

Veli Yalçın

GEZİCİ

"Yerli ve Milli Olmak" Ne Demektir?

10 Aralık 2018 - 09:14


Türkiye’de sağ siyasetçilerin hemen her dönem iştahla kullandığı ve AKP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile diline pelesenk ettiği  “Yerli ve Milli Olmak” ne demektir.
İktidar ve muhalefet her gün, her saat ve nerdeyse her dakika birbirini suçluyor. Siyasi partiler arasında yaşanan bu tartışma sokağa yansımaz mı? Elbette ki, yansımaktadır.
Yerli olmak, milli olmak, yerli ve milli olmak ne demektir.
Yaşı belli bir sayının üstünde olanların hatırladığı, okulda iken mutlaka kutladığı  ”Yerli Malı, Yurdun Malı, Her Türk (Herkes) Onu Kullanmalı” diyerek bolca tekrar edilerek  “Yerli Malı Haftası” kutlanırdı. Bu haftada yerli malın önemi anlatılırdı. Hafta için düzenlenen etkinliklerde bol bol konuşmalar yapılır, şiirler okunur, oyunlar oynanır ve evden getirilen yiyecekler yenirdi.
Genç kuşaklar için kısa bir hatırlatma yapmakta yarar var. Hürriyet Gazetesi’nin 04.10.2018 tarihli haberine göre, 1946 yılından bu yana, her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlamaya devam eden Yerli Malı Haftası, bu yıl “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanacaktır.
Köprünün altından çok sular aktı, yıllar su gibi geçti. Dünya ile Türkiye’de değişti. Karışık olan kafamız daha da karıştı, hatta karıştırıldı. Mahallemizdeki en sıradan Avm reklamından, ulusal çapta üretim yapan fabrika ürünlerini tanıtırken “Yerli ve Milli ” gibi kavramlarla karşımıza çıkmaya başladılar. Elbette bütün bu reklamlar, aşağıda sayacağım tanımlamalar gibi propoganda amaçlı yapılmaktadır.
Tıpkı “yerli ilaç”, “yerli kömür”,  yerli ve milli kıyafet”, yerli ve milli silah ve araçların yapımı”, yerli ve milli  havacılık”, “yerli ve milli tıbbi cihaz üretimi”, “yerli ve milli teknoloji”, “yerli ve milli para”, yerli ve milli bomba”, “yerli ve milli lokomotif”, yerli ve milli tasarruf modeli”, “yerli ve milli patates çeşitleri”, yerli ve milli futbol”, yerli ve milli yemekmatik”, “yerli ve milli Whatsapp”, “yerli ve milli  mutabakat”, “yerli ve milli PTT” “yerli ve milli siber güvenlik”, “yerli ve milli muhalefet”, “yerli ve milli hükümet”, “yerli ve milli milletvekili”, “yerli ve milli karikatür”, “yerli ve milli meclis”, yerli ve milli siyaset”, “yerli ve milli demokrasi”, “yerli ve milli seçim”, “yerli ve milli cami”, “yerli ve milli dış politika”, “yerli ve milli üniversite” ve “yerli ve milli kültür” gibi daha onlarca çoğaltabileceğimiz gibi.
Okuyucularımız yukarıda tırnak içine verdiğim yerli ve milli tanımlarını benim hayal ürünüm olduğunu sanabilir. Böyle düşünmekte çok haklı olmalarını isterdim ama değil. İnternete “yerli ve milli” yazıldığında çıkan arama sonuçların bir bölümü bunlar.
Türkçe Sözlük, yerliyi, “Taşınamayan, başka yere götürülemeyen”, “Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan”, Belli bir bölgede yetişen”, “Bir yerin ilk sakini olan”, “Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan” veya “Amerika, Avusturalya ve Afrika’nın uygarlıktan uzak, ilkel biçimde yaşayan kimi halklarına verilen ad” diye tanımlıyor.
Yine Türkçe Sözlük, milliyi, “Milletle ilgili, millete özgü, ulusal” diye tanımlıyor. Öyleyse millet ne demektir.
Aynı Türkçe Sözlük, milleti, “Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu”, “Bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes” ya da “Benzer özellikleri olan topluluk” olarak niteliyor.
Bütün bu tanımlamalar ve tartışmalar ışığında “yerli ve milli olmak” kavramlarını yeniden tartışmalı mıyız?
Yoksulluğun, işsizliğin, enflasyonun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin,  adam kayırmanın, hukuksuzluğun, eğitimsizliğin, kültürsüzlüğün, yalanın, dolanın ve hırsızlığın bol olduğu yani, insanının insanca bir yaşamdan uzak olmasının doğumdan ölüme kader haline geldiği bir ülkede “yerli ve milli olmak” ne demektir?
Yazıyı en son, Kızılcaköy’de  yaşanan bir olayla bitirelim mi? Evini, toprağını, suyunu  yani yaşamını jeotermallerin hoyratlığına karşı savunan Kızılcaköylüler ile vali yardımcısı arasındaki konuşmaya bakmakta yarar var. Olayın görüntülerini izleyince insan – en hafif deyimle – üzülüyor.
Yaşadığı toprağı, soluduğu havayı, içtiği suyu savunan kadınlar mı “milli ve yerli”,  yoksa bu kadınları şiddet uygulanmasına izin veren ve bu şiddeti oldukça laubali davrananarak ”Bir şey olmaz ya, biber gazından ne olacak?” diye savunan vali yardımcısı mı ya da bu olayları tümden görmemezlikten gelerek üç maymunu oynayan siyasiler (milletvekilleri, belediye başkanları vb.) mi?
Kararı siz,  okurlar versin.
Hepinize “yerli ve milli” günler dilerim