-EZEN VE EZİLEN-
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

-EZEN VE EZİLEN-

17 Mart 2024 - 09:41


"Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen"
 
Böyle bir vecizeyi (ünlü sözü) 5 Kasım 2006'da hayatını kaybeden Bülent Ecevit söylemişti. 50 yıllık siyasal yaşamında hep bu güzel ve manidar sözleri ile anıldı.
 
Pek ala ezen ve ezilenler tükendi mi?
 
İnsanca ve hakça bir düzeni hiç gördük mü?
 
Ezen ve ezilenler yaşamsal koşullarını o kadar kanıksadı ki;
 
Herkes halinden memnun sanki…
 
İnsan onur ve hasiyetini koruyan, kollayan, geliştiren düzenlemeler ve gelişmelerin yapılmadığını biliyoruz. Bu hususta ciddi bir istemde bulunmadığına göre Ezen de, Ezilen de bu durumun böyle sürüp gitmesini istiyor olmalı…
 Ülke seçim sathı mahalline 10 ay sonra tekrardan girdi.
 
15 gün sonra yapılacak mahalli seçimlerde yönetimlerde mevcut kudreti bulunan ve yönetimlere talip olan siyasilerin maşallahı var.
 
 Vaatler havada uçuşuyor.

 
Kimisi et fiyatlarını seçime 1 ay kala %20 düşürdüğünü belirterek emekliden oy istiyor. Kimisi de dar gelirli ya da emekliye ayda 2 kilo et verdiğinden dem vurarak övünüyor ve onu kıskanan rakibi ise iki kilonun lafımı olur, ben but vereceğim diyor.
Daha neler neler…
İnsan onur ve hasiyetini düşünüyorsanız bu vaatlerinizi bu güne kadar niye yapmadınız.  Açlık, yoksulluk sınırına ve asgari ücretin yürürlükteki miktarına tekabül eden rakamların yanında bir de işsi gücü olmayanlar, kurumlardan iş bekleyen işsizlerin ve atanmayanların yanı sıra içler acısı halde yaşamını idame ettirmeye çalışan  emeklilerin hali..
Yapılan ve yapılacak seçimlerle sorunlar çözüleceği yerde çözümsüzlükler artmakla kalmayıp adeta müzminleşmektedir.
Dünyanın her yerinde ve tüm hukuk sistemlerinde rüşvet meşru değildir. Ancak seçim dönemlerinde herkes bir şeyler kapma ve bazı yararlar umma peşindedir. Rüşveti veren de alan da ahlaksızlıktan da öteye yüz kızartıcı bir eylemin içinde olduğunu bilmektedir.
Söylem ve eylem karşıtlığını bizatihi yaşamaktadır.
 
Bir siyasi yalanı niye söyler?
 
Karşısında onu dinleyen kitle yalanı gerçek gibi algılarsa ve alkışlarsa elbette söyler.
 
O halde sorun/sıkıntı yalan söyleyen siyasilerde değil. O yalanları yutan, sazan gibi atlayan, üstelik inanıp alkışlayan ve oyları ile muktedirlerin gayri ahlaki ve insani  olmayan anlayış ve davranışlarına katkı sunan seçmen kitlelerindedir.
 
Kişi okumuyor, sorgulamıyor ve düşünüp olup bitenleri analiz edemiyorsa,  diyalektikten yoksunsa neticenin böyle olması hiç de şaşırtıcı değildir.
 
Çünkü az gelişmiş, inatla ve ısrarla geri bırakılmış toplumlarda tüm kurum ve kuralları ile demokrasinin icra edilmesi mümkün değildir.
 
İnsan onur ve hasiyeti bertaraf edilerek yürütülen siyasal anlayışta, idare edilenler  “biz bu hallere müstahak mıyız, niye böyle oluyor” diye sorup sorgulayıp hesap sormadığı müddetçe ezenler ezilenleri hep ezecektir. Ezilenler (yönetilenler) insanca ve hakça bir düzeni yaşamayacağı gibi ‘ne yapalım sistem böyle, ehveni şer’i (kötünün iyisi) seçmekten başka çare mi var?’ diyerek düzenin kendisini daha da mağdur etmesine bir nevi rıza  göstermektedir. 
 
Bu kısır döngü ilanihaye devam edecektir.
 
Ezenler (muktedirler) hep olacaktır ve ezmeye devam edecektir,  ezilenler ezilmeyi kabul edip içlerine sindirdiği sürece…