-LİYAKAT NEME LAZIM SADAKAT ŞAHANE!-
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

-LİYAKAT NEME LAZIM SADAKAT ŞAHANE!-

15 Şubat 2023 - 14:25


6 Şubat 2023 depremi ülkemizin %15-20’sini yıktı geçti.  Temennimiz yaşamını yitiren yurttaş sayısının fazla artmaması. Böyle bir durumda temenni ile katkıda bulunma aczimiz ayrıca darlıyor içimizi…
Ülkede o kadar  çok işsiz, boş, asgari ücretle çalışmaya razı olduğu halde iş dahi bulamayan, kamu kurumlarına bir türlü atanamayan İnşaat Mühendisleri mevcutken ilkokulu bile nasıl bitirdiği meçhul müteahhitler ortada cirit atıyor…
Çok para kazanmak, şatafatlı yaşamak insanların yegâne arzusu. Toplum yararını düşünmeyen sadece bireysel çıkarlarını ön planda tutan, egoist ve  asosyal insanların kentsel rant paylaşımı savaşında konumlandıkları pozisyon ne yazık ki böyle…
Durumu biraz daha açacak olursak; ülkede siyasete soyunmuş, kişisel makam, mevki kapmak ve gelir elde etmek yerine ülkeye, millete hizmet etme aşkı ve şiarı ile donanmış idealist insan mı arıyorsunuz siz?  Hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin genel ve yerel ölçekte şöyle bir bakıverin siyasette etkin olan şahsiyetlere, ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.
Bir ülkenin kalkınma düzeyi ülkenin sahip olduğu ve kullanabildiği bilimsel teknik gelişme, ilmi düşünce ile yakından ilgilidir. Teknik gelişmelerin kaynağı bilimsel gelişmelerdir. Teknik yapılanma ve icatlar kesinlikle tesadüfe bağlı değildir. Bilimsel gelişme teknik gelişmeyi doğurur. Daha sonra ekonomik kalkınma ve kazanımlar ortaya çıkar.
 
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün fikriyatı, insan düşünce ve etkinliklerinin mümkün olan en büyük ölçüde, akılcı istikamette, bilimsel bir taban üzerine oturtulması gerektiği temel prensibi üzerinedir.
Kurtuluş Savaşı’ından sonra, Ülkenin refahı ve geleceğinin bilimsel çalışmalarla sağlanacağını bilen Mustafa Kemal Atatürk, 1923’de şöyle demiştir.
“Arkadaşlar, bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat, bu zaferler, süngü ile değil, iktisat ve ilim zaferleri olacaktır. Ordularımızın şimdiye kadar istihsal ettiği muzafferiyetler, memleketimizi halâs-ı hakikîye sevketmiş sayılmaz. Bu zaferler ancak müstakbel zaferlerimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Muzafferiyât-ı askeriyemizle mağrur olmaya bu yeni ilim ve iktisat zaferlerimize hazırlanalım.”
Devleti kurarken Atatürk, bilimsel zaferleri, önde tutulmuştur.
Bilime ve eğitime verdiği önemi belirtirken “Eğer Cumhurreisi olmasam maarif vekilliğini almak isterdim” diyen Atatürk, bütün etkinliklerini bilimsel ışık çerçevesinde yapmıştır.
30 Ağustos 1924’de yine Atatürk şu sözleri ile bize bilimsel ışık tutmaktadır.
“Efendiler, medeniyet yolunda muvaffakiyet yenilenmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegâne tekâmül ve terakki yolu budur. Medeniyetin buluşlarının, fennin harikalarının, cihanı değişmeden değişmeye sürüklediği bir devirde, asırlık köhne zihniyetlerle, maziperestlikle mevcudiyetin muhafazası mümkün değildir”
Biz şu anda yani 2023 yılında üniversiteler ve okullarda eğitime ara verirken 15 Temmuz 1921’de yani Sakarya Savaşı’nın en kızgın, şiddetli zamanlarında Ankara’da yapılan kongrede Atatürk şunları söylemiştir:
“Savaş günlerinde dahi dikkat ve itina ile işlenip çizilmiş bir millî terbiye programı vücuda getirmek ve mevcut maarif teşkilâtımızı bugünden yararlı şekilde çalıştıracak ilkeleri açıklamak için çalışmalıyız.
 
Atatürk’ün düşüncelerini doğru olarak değerlendiren her kişi ve aydın, O’nun bütün fikirlerinde ve uygulamalarında akılcılığa ve bilime büyük bir önem verdiğini görür.
Türkiye’nin çağdaş bir ülke haline gelmesini isteyen, bu isteğin önündeki bütün engelleri ortadan kaldıran Atatürk, bilimi, aklı objektif düşünceyi ve özel olarak tarihten alınacak dersleri, temele koymuştur. Türk milletini kısa bir süre içinde büyük bir değişime götürmüş, birçok devrimi ve uygulamayı öne çıkarmış, böylece dünyanın hayret dolu gözleri (gıpta ile baktığı) önünde bu büyük başarıya imza atmıştır.
Günümüzdeki anlayış ve uygulamalar bu fikirlerle ne kadar örtüşmektedir. 6 Şubat 2023’te yaşadığımız depremin yıkıcılığında sadece binalar mı çöktü?
 
Aslında çöken, bilimsel ölçütleri ciddiye almayıp uzaklaştığımız için (depremden daha önce) kamu düzeniydi ve kamusal hizmetler idi, çağdaş, sosyal ve demokratik hukuk devletiydi. En önemlisi de devletin bürokrasisi idi. Bürokratların yetki, görev ve sorumlulukları bertaraf edildi. Sadece talimata bakan, aldığı talimata göre iş yapan, hizmet yürüten, inisiyatifini dahi kullanmayan/kullanamayan kamu görevlileri türetildi. Akıl, mantık, bilimsel kıstaslar ile karar verip, mesleğinde etkin ve görevinde yetkin kamu görevlisi tayin etmek (atamak) yerine, kişinin mesleği, donanımı, birikimi, becerisi ve vizyonuna bakılmaksızın sadece yandaşlık, yakınlık ve işe adam bulmaktan ziyade, adama iş vermek anlayışı ve zihniyeti uygulandığı için bu hallerdeyiz.
Yazımı yine Atatürk’ün ünlü sözü; “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü ile tamamlayayım.