"MUSTAFA KEMAL, BİZİM TEMSİL ETTİĞİMİZ DÜNYANIN EN...
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

"MUSTAFA KEMAL, BİZİM TEMSİL ETTİĞİMİZ DÜNYANIN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR"

25 Mart 2022 - 08:53


 
Başlıktaki bu cümle bir önceki yazıda bahsettiğim Azerbaycan’da yayınlanan Kredo gazetesinde 17 Mayıs 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov tarafından yazılan “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli bir makale de geçmektedir. 
 
Elbette ki Mustafa Kemal ATATÜRK, ezilen, sömürülen, ısrarla ve inatla geri bırakılan ülkelerin dostu, ancak, ezen, sömüren emperyalistlerin düşmanıdır.
 
24 Ocak Kararları ve ardından demokrasinin askıya alındığı 12 Eylül 1980 faşizminden sonraki Ülkemizde yaşanılan olgulardan aşağıdaki gibi söz edilmekte;
 
“Ülke (Türkiye)ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu.
 
 Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. 
 
Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
 
 Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. 
 
Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam…”
 
Görüldüğü üzere bu olguların canlı tanığı olmadık mı?
 
İtiraftaki daha vahim olan cümleler ise;
 
 “Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı.
 Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt Meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor.
 
 Sonuç almasını her defasında engelledik. 
 
PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. 
 
Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. 
 
Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı.
 
 Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler.
 Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
 
 Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. 
 
Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. 
 
Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
 
 
David Rockefeller, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbette de başka itiraflara yer verilmiş
 
 
 Rockefeller’in, Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz? 
Sorusuna, Rothschild tarafından verilen yanıt; 
 
“Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”
 
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I. Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. 
 
İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik.
 
 Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”
 
Devamında ATATÜRK için;
 
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.
 O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. 
 
İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”
 
Şimdi, biraz fikir jimnastiği yapalım;
 
Toplumsal yaşamımızı, hayat koşullarımızı, yönetim ve bürokratik yapımızı, bilimsel ve sanatsal düzeyimizi, ahlaki, güvenilirlik ve inançlar bazında tüm değer yargılarımızı sorgulayıp irdeleyecek olursak;
 
Fazla ileriye gitmeye gerek yok sadece yüz yıl geriye yani 1920-1923 yıllarına gidecek olursak; yoksul ama dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız vardı.
 
 Bu gün öyle mi? 
 
Hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? 
 
Bu nasıl oldu? 
 
Yukarıdaki itiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
 
Bu kaotik ortamdan kurtulmak için, Ulu Önder Atatürk'ümüzü rehber edinip akıl, bilimin yönüne çevirmemiz gerekir yüzümüzü…