"ÖZELLEŞTİRME" MASALLARIYLA AVUTULDUK BİZ!  
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

"ÖZELLEŞTİRME" MASALLARIYLA AVUTULDUK BİZ!  

06 Mayıs 2022 - 12:22


Yıl 1923… 
 
Atatürk’ü ziyaret etmek için bekleyenler var…
 
Bunlardan biri yaşlı bir köylü, Nuri Efendi’dir… 
 
Atatürk: Buyur Nuri Efendi diyor. Nuri Efendi, Uşak’ın Kalfa köyünden geldiğini, babasından bir helva ve haşhaş yağı imalathanesi kaldığını, kendisi İstanbul’da askerliğini yaparken şeker üretimini öğrendiğini, sonra Avrupa’dan mektup zarfı içinde pancar tohumu getirtip, ekip şeker elde ettiğini anlatıyor…
 
Mehmet Hacim beyin önderliğinde 51 kişi birleştik, Terakki Ziraat A.Ş’yi kurduk. 600 bin lira sermayemiz var. Paşam! Bize el ver. Şeker fabrikamızı kuralım diyor…
 
Cumhurbaşkanı Atatürk yerinden fırlıyor. Nuri Efendi’yi sevgiyle, saygıyla kucaklıyor…
 
“Hepiniz var olun! Türkiye’yi bu azim, bu istek bu şevk kurtaracak…”
diyor. 
 
Gerekli talimatları veriyor. Türkiye’nin ilk şeker fabrikasını işte bu köylü Nuri (Şeker) Efendi kurmuştur!!!
 
Osmanlı Devleti'nin ekonomisinde ciddi hasarlara yol açmış kapitülasyonların ve diğer imtiyazların kabul edilemeyeceği İzmir İktisat kongresinde belirtildi. 
 
Ekonomik sorunları aşmak, savaştan yeni çıkan halkın kalkındırılması ve onlara yol gösterilmesi gibi konular üzerinde duruldu.
 
İzmir'in Kurtuluşundan 5 ay sonra ve Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından 4 ay önce toplanan Türkiye İktisat Kongresi Anadolu kurtuluş hareketinin iktisadi yönünü göstermesi bakımından son derece önemlidir…
 Okuyabildiğimiz tarihi belgelerden anlaşıldığı üzere; Kurtuluş Savaşı'nın sürüp gittiği yıllarda bile Ankara Hükümeti imkanlar ölçüsünde Sosyo-Ekonomik konularla ilgilenip ve uğraşırken, madencilik konusuyla da ilgilenmiş, özellikle Zonguldak Kömür Havzası'ndaki durumu bile ele almıştır. Kongrede bu konuya da değinilmiştir.
Bu kongrede alınan kararların çoğu zamanla tatbik edilmişse de özellikle tarımla ilgili maddeler günümüzde dahi tam anlamıyla amacına ulaştırılamamıştır. 
Sonuç olarak, İzmir İktisat Kongresi ile başlayan bir fikri ve iktisadi gelişmenin oluşması, ekonomik envanterlerin belirlenmesi, model arayışları ve belli ölçüde uygulamaya başlama dönemidir. Bu dönemde ekonominin sahip oldukları ve olmadıkları belirlenmiş, ekonomik hedefler tayin edilmiş, böylece karma ekonomi modelinin ilk temelleri atılmıştır. 
1983 Seçimleri öncesi Turgut Özal ile Necdet Calp arasındaki belleklere kazınan “Satarım- Sattırmam!” diyalogu ile başlayıp Kemal Unakıtanın “Babalar gibi satarım, satacağım” anlayışı ile devam eden furyanın akibetinde İzmir İktisat Kongresi ruhu ve Karma ekonomi modeli ile öngörülen iktisadi kalkınma amacı yok olmuştur. 
Türkiye'de özelleştirme dünyadaki uygulamalarının aksine tarım kuruluşları ile başlamıştır. Madenler ve yer altı zenginliklerimizle devam etmektedir…
Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu, Et ve Balık Kurumu, Yem Sanayi gibi hayvancılığı ayakta tutan kurumlar özelleştirildikten sonra hayvancılıkta nasıl dışa bağımlı hale geldiğimiz ortadadır. En son bunlara Şeker Fabrikaları da eklenmiştir.
 Milyarlarca dolarlık ithalata rağmen et fiyatı düşürülemiyor. Hayvan varlığı artırılamıyor. Milyarlarca liralık teşvik paketlerine, hibe ve desteklere, kredilere rağmen hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulamıyoruz.
 Bunun temelinde özelleştirme var. Özelleştirilen süt fabrikaları, yem fabrikaları, Et ve Balık Kurumu kombinalarının yerine alışveriş merkezleri yapıldı. Şeker fabrikalarının da özelleştirilip satılması sonucu Türkiye, şeker ihraç eden ülke olmaktan çıktı. Şeker ithal eden ülke olacağımız son günlerdeki Zincir Marketlerde göze çarpan Şeker Fiyatları ve şeker kıtlığından belli değil mi?
 Tarımsal Kuruluşlardaki icra eyledikleri özelleştirme ile sadece fabrikalar satılmamıştır. 
 Ekonomik ve sosyal bir çok değerimiz de satılmıştır…
Daha doğrusu kaybedilmiştir. Tarımsal etkinliğin bulunduğu kentlerdeki lokomotif konumundaki bu fabrikaların satılmasından ya da  özelleştirilmesinden tarımsal ürün ekicisi, çalışan tarım işçileri, yöre halkı, esnaf, hayvancılık yapan üreticiler, taşımacılık işiyle uğraşan nakliyeciler, kısacası geniş halk kitleri ve tüm tüketici konumunda bulunan insanlar doğrudan etkilenmiştir.
Bir Şeker (Ramazan) Bayramı ertesinde şeker konusuna değinerek ağzınızın tadını kaçırdıysam mazur görün…