TÜRKİYE TÜRKLERE BIRAKILACAK KADAR ÖNEMSİZ DEĞİLDİR(!)
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

TÜRKİYE TÜRKLERE BIRAKILACAK KADAR ÖNEMSİZ DEĞİLDİR(!)

08 Mart 2022 - 12:22


 
Azebaycan’da yayınlanan Kredo gazetesinde 17 Mayıs 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov tarafından yazılan “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli bir makale okudum ve bu makaleden esinlenerek bu yazıyı kaleme alıyorum. 
 
Rockefeller’in İtiraflarına gelince Türkiye ile ilgili çok net saptamalar var. İnsanın aklına elin gavuru bizi bizden daha iyi analiz etmiş demek geliyor istemesek de…
 
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir.”  Bu yüzden bu ülke bizim için çok önemlidir ve “Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir” cümlelerinin kurulduğu raporda devamla;
 
* Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
 
*Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
 
*Müslüman aleminde öncül ve tek demokratik ülkedir. 
 
Gibi saptamaları yaptıktan sonra; İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz.
 
 Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk Devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve biz darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz, gibi görüşlere yer verilmiş.
 
 Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul etmediğimiz/edemediğimiz için; Entrikalar ile medeni miraslarına el koyup onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk.
 
Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken;
 
 Fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamı, sanat adamı, edebiyat adamı ve siyaset adamı yoktur!
 
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolay olanını seçerek geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alıp ertesi günü hüküm vermeleri ile tanınırlar.
 
Düşünün ki, hangi tesirin altındaysanız ve o güce kul olursunuz. 
 
Rockefeller’in İtiraflarının en çarpıcı kısmı ise; “Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.”
 
Devamla tespitlerde 12 Eylül 1980 kast edilerek;
 
 “Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler.”
 
Okuyup düşününce oldukça enteresan geldi değil mi?
 
(Bir sonraki yazımda devam edeceğimi umuyorum)