LİYAKATSIZ ATAMALARA KİM DUR DİYECEK
SUAT DENİZ

SUAT DENİZ

LİYAKATSIZ ATAMALARA KİM DUR DİYECEK

15 Şubat 2021 - 10:10


Günümüzde Aydın'da dahil, kamu ve özel sektörün çalışma saikleri oldukça farklıdır. Özel sektörde asla ve kat’a yapılmayacak bazı işler kamu kesiminde sıradan hale gelebilir. Özel sektörde işletmenin kapısından sokulmayacak birçok kişi kamuda vazgeçilmez hale gelebilmektedir. 

Baştacı edilen nitelikten nasip almamış yöneticiler

Kamudaki en temel sorunlardan birisi liyakatsiz atamalardır. Kamu yönetiminde liyakatin yerini işportacı yönetici tarzının aldığını son günlerde sık sık duyuyoruz. Günümüzün devlet yapısını kemiren bu hastalık,  liyakat yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilkesidir. Nitekim 657 sayılı Kanun’un üç temel ilkesinden birisi de liyakattir. Ancak, devlet yönetimindeki en temel unsur olan liyakat giderek istisna haline gelmeye başlamıştır. Herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen bu ilkenin niçin bu kadar yerlerde süründüğünün analizinin yapılması gerekmekte iken, ısrarla liyakatiz yöneticilere destek verenleri görüyoruz. Bu desteğin altında menfaatlerin yatmış olabileceğini de tahmin etmekte zorlanmıyoruz.

Bu konu ile ilgili Yazar Ahmet Ünlü, çok güzel konulara değinmiş, işte o yazı:
Özellikle işportacı yönetici atamalarıyla yönetimde liyakat giderek büyük darbe almaya başlamıştır. Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici, kurumu zirveye taşırken liyakatsiz bir yönetici ise oluşan birikimi yerle bir edebilmektedir. Maalesef bu tür yöneticilerin arttığını üzülerek gözlemliyoruz. İşte burada sorulması gereken en temel soru, atama yapılan kurum benim işletmem olsaydı hatıra binaen bu atamayı yapar mıydım? Yada böyle bir atama büyük holdinglerde olsaydı sonucu nasıl olurdu? Sorumluluk sahibi her kişinin sorgu günü gelmeden kendine bu soruyu sorması gerekiyor.

Doğruları söyleyen bürokratlar giderek azalıyor

Tepe yöneticilerindeki nitelik zafiyeti her geçen gün bürokrasi kazanını kaynatıyor. Zayıf idareciler genel olarak kendilerine rakip olamayacaklarla çalışma eğilimine giriyor ve niteliklileri harcama yöntemi geliştiriyorlar. Maalesef haklı gerekçelerle itiraz eden bir amirin, yerini muhafaza etme şansı çok zayıflamıştır. Bunlardan boşalan meydanın yağcı ve dalkavuklara kalması ise kaçınılmaz hale gelmiştir. Yani, doğru yanlış demeden her talimatı yerine getirenler yerlerini muhafaza ederken, işini layıkıyla yerine getirmeye çalışanlar diken üstünde olmaktadırlar. Bunun sonucunda kural tanımayan bir idare anlayışı ortaya çıkmaktadır. İşi bilenler ve kısa vadeli çözümlerden ziyade uzun vadeli ve kalıcı çözümler getirmeye çalışanlar adeta takoz muamelesi görmektedirler. 

Kamuda oturduğu koltuğa yük olanlar sorunu

Özel sektörde kalitesizliği kimse sırtında taşımaz. Çünkü, kalitesizlik ciddi bir yüktür ve eninde sonunda taşıyana ağır fatura yükler. Ancak, kamuda fatura 80 milyona çıktığı için kimse çok fazla farkına varmıyor. Peki bir atamadaki sorun nasıl anlaşılır? Eğer bir atama sonrasında atama yapılan kurumda çalışanların çoğunluğu "biz bu adama işleri nasıl izah edeceğiz" diye bir düşünceye giriyorsa bu atamada sıkıntı vardır.

Sonuç olarak bu hastalıkların hiçbirisinin bize yakışmadığını ifade ederek böyle geldi ama böyle gitmez diyor ve kamu kesimindeki hastalıkların tedavisi için ciddi adımlar atılmasının zamanının geldiğini belirtmek istiyoruz. En azından küçük bir hastalıkta dahi doktor seçiminde gösterdiğimiz titizliği yönetici seçiminde de göstermek zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Kimse uzman doktor varken pratisyen doktora gitmek istemez. Yoksa küçük bir hastalığa kanser teşhisi konularak kemoterapiye tabi tutulursunuz yada başlangıç seviyesindeki basit bir hastalığınız yanlış teşhis edildiği için ölümle karşı karşıya kalırsınız yada uzvunuzu kaybedersiniz. Liyakatlı atamalar dileklerimle...