ENES KARA İNTİHARI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Yüksel Çetin

Yüksel Çetin

ENES KARA İNTİHARI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

17 Ocak 2022 - 09:06


    Bir vesile ile Enes Kara’nın son videosunu izlediğimde aslında bu videoda o kadar çok şeyin değerlendirilmesi gerektiğinin farkına vardım.  Enes Kara bu videoda o kadar çok şey anlatmış ki farkına varamadığımız yada görmezden geldiğimiz. Evet konu bir gencin intiharı ama bu intihara giden süreçte neler olmuş yavaş yavaş sindire sindire bir değerlendireyim istedim. Bu konuya aslında daha çok bilim dalının eğilmesi incelemesi ve değerlendirmesi gerekiyor. Bu videoda bir anlamda toplumumuzun sosyolojik yapısının, eğitim yapısının, dini yapısının, aile yapısının ekonomik yapısının röntgeni çekilmiş ve bu röntgeninde ehil uzmanlarca ve yöneticilerle dikkatle, hassasiyetle incelenmesi, değerlendirilmesi gerekmektedir. Medyanın, halkın, anne babaların, siyasilerin tek yönlü duygusal ve çıkarcı bakış açılarından ziyade daha üst düzey manevi ve bilimsel bakış açılarına ihtiyaç vardır. Duygusal bakmak ajitasyonlarla tüh ah vah demek sadece anlık tatmini ve sorunlardan kaçmayı sağlar çözmeye çalışmayı değil. Video dikkatle izlendiğinde aslında keskin, travmatik ve ani gelişen bir durum yok, birikerek gelen durum ve duygular zincirinin sonucu.
     Olayın sırasıyla farklı boyutlarına bakalım o zaman:
İlk boyutumuz eğitim olsun isterseniz videoda dikkat ettiyseniz orta öğretimden itibaren çocuğun üzerindeki sınav baskısından şikâyetini dile getiriyor. Başardıkça ödül yerine daha çok başarı sorumluluğu baskısını dile getiriyor. Maalesef eğitim sisteminin acımasız, duyarsız yarış atı muamelesi çocukta ciddi zorlamalara hatta travmalara sebep oluyor. Ne acıdır ki eğitim sistemi, toplum sosyolojisi bu baskıda en hassas yeri, kişileri aileyi tetkikçi olarak kullanıyor. Çocuğun hayatında en çok sevgiye ihtiyacı olduğu, beslendiği aile ortamı acımasız baskı ortamına dönüşerek sevgisiz çıkarcı baskıcı bir müesseseye dönüşüyor okulla birlikte.
Aynı zamanda tıp fakültelerinin derslerinin ağırlığı ve okulda öğretilen materyalist yapının çelişki dolu zorlukları bu çocukta iyice ortaya çıkmakta, Enes burada tekrar sınava girip mühendis mi olayım diye çıkış aramakta, ekonomik kaygıların dile getirmekte aynı zamanda
Ailenin cahilane, pedagojik formasyondan yoksun, merhametsiz, baskıcı ve yüksek beklentili tavrı sınav ve başarı baskısı yıllarca sürüyor. Çocuğun kendini bulacağı kişiliğini geliştireceği yıllar başkaları tarafından çoğu zaman yanlış şekillendiriliyor, duyguları ve yetenekleri baskılanarak ilgisiz gereksiz kalıplara sokuluyor ortaya bambaşka arızalı robotik insanlar ortaya çıkarılıyor. Ailelerin kendi yapamadıkları, başarısızlıkları, içlerindeki uhdeler çocuklara ağır bir yük olarak yükleniyor. Sonuçta ise bu arızalardan da çocuklarla birlikte ailelerde yara alıyor kötü bedeller ödüyorlar.
Diğer boyutumuz dini boyut olsun, yukarda anlatmaya çalıştığım aile modelinin dini boyutta yetersiz ve eksik donanımları nedeniyle İslam’a, insana çocuğa bakış açıları da haliyle sıkıntılı eksik ve yanlış olabiliyor. Aile kendi eksikliklerinin farkında olduğunda mecburen bu konuda eğitim veren okullarda yurtlarda cemaatlerde çareyi arıyor, oralara çocuğunu teslim ediyor. İmam hatiplerin aslında dini güzel eğitim vermesi çocukların İslam’ı tam anlamıyla sindirip yaşamasına yetmiyor çünkü eğitimin ilk esas ana kaynağı aile bu eğitimi sevgi üzerine doğru bir şekilde vermediğinde üzerine inşa edilen İslami yapı yetersiz zayıf kalıyor.  Bu arada şu gerçekte ortada devletin bu tip yurtları her anlamda denetlemesi kontrol altında tutması, sorunlarını takip etmesi çözümler üretmesi de bir acil gerçektir. Sadece ritüellere dayalı manevi sevgi dolu tasavvufi duygulardan yoksun aile ve çocuklar dinin özünü kavrayamıyor, sosyal yaşamın çelişkilerinde çıkmazlarla mücadele etmek yada bozulmak zorunda kalıyorlar. Ailenin vermediği doğru ve samimi İslami karakteri her zaman yurtlar ve cemaatle veremiyor maalesef.
Bu nedenle dikkat ettiyseniz daha çocuk yurda gelmeden Allah’ı inkar eden noktaya gelmiş, açıkça ben üç yıldır Müslüman değilim diyor ve bunu kimseye söyleyemiyor. Dolayısıyla bu durumdaki çocuğa yurdun İslami kuralları içindeki her şey doğru veya yanlış baskı ve zorbalık olarak geliyor. Kimse bu açıdan çocuk hangi arada nasıl dinsiz oldu bunu düşünmüyor. Ateist bir yapıda eğitim kurumu olan tıp eğitimi işin tuzu biberi olmakta, Enes gibi binlerce ateist doktorun yetişmesine sebep olmaktadır.
Olayın ekonomik boyutuna gelince, yanlış yönlendirilen, yanlış mesleklerde istemeyerek okutulan çocukların meslek hayatına bakışları çok kötümser ve ümitsiz oluyor. Bir mesleği sevemeden okur ve yapmaya kalkarsan tabii ki öğrenilmiş çaresizlikten baştan kaybeder başarısız olur, maddi manevi kazanç ufkunu göremezsin, kendini donanımlarını yeterince geliştiremez başarılı olamazsın. Donanımsız, sevgisiz meslek sahibi gençlerin başarılı olabileceklerini düşünmek, beklemek gaflettir.
Psikolojik açıdan ise intihar eylemi aynı zamanda patolojik bir durum bir vakadır, geriye doğru izlenebilseydi bunun izleri mutlaka bulunur ve terapi tedavilerle bu işin önüne geçilebilirdi. Bu nedenle sonuca giden sebepler zincirindeki tüm halkaları doğru ve bilimsel olarak değerlendirmek gerekmekte her halka için aileden başlayarak her kısmına özel çözümler geliştirilmelidir. Aile, devlet, okul, psikolog işbirliğinde tüm geleceğimiz olan çocuklar Eneslere dönüşmeden, birbirlerini suçlamadan tedbirler alınmalıdır.