GAZETECİ ANI VE ÖDÜL TÖRENİ….
  • Reklam
SUAT DENİZ

SUAT DENİZ

GAZETECİ ANI VE ÖDÜL TÖRENİ….

29 Temmuz 2019 - 09:30

  Patronun bankası vardır ama ‘Gazetesi’ maaş ödemez. Fenerbahçe-Arsenal maçı vardır. Genel  Yayın Yönetmeni ABD’de gittiği barları yazmaktadır. Gazeteci, ‘Cebimdeki 10 kuruş ile Fener yorumu’ başlıklı yazı yazar.  Kovulur tabii.. Ama o yazı ‘Yılın Yazısı’ ödülünü alır.. 

  • Gerçek bir hikaye…
  •  
  •  Aslında o yazıyı kaleme alan meslektaşımız sadece kendini değil, o dönem gazetede çalışan arkadaşlarının da durumunu anlatmış. Hem de kovulmayı bile göze alarak…
    O yazıdan önce kısaca sürece değinmek istiyorum.
    2008 yılında Güneş gazetesinde maaşlar ödenmiyor.
    Kredi kartı borcunu ödeyemeyen spor servisinin gece sorumlusu Halis Güler’e, gazetenin sahibine ait olan banka tarafından aranıyor ve icra işlemi uygulanacağı söyleniyor.
    Güler de, 21 Ekim 2008 yılında Fenerbahçe’nin Arsenal’a 5-2 yenildiği karşılaşmanın ardından oturup kendisi gibi mesai arkadaşlarının da içinde bulunduğu durumu anlatan bir yazı kaleme alıyor.
    Köşe yazıları tamamlanıp, spor haberleri girildikten sonra gece ekibi eve gitmek üzere gazeteden ayrılıyor.
    Sadece Halis Güler kalıyor serviste.
    Güler, matbaaya bir sayfayı ara yapacağını söylüyor.
    Güler kaleme aldığı yazıyı, bir spor yazarının köşesini ödünç alıp sayfaya ekledikten sonra ara baskıya gönderiyor.
    Ve bu yazı Güler’in tazminatsız işten çıkarılmasına neden oluyor.
    Ancak işinden olan Güler’in bu yazısı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından Spor Köşe Yazısı dalında ödüllendiriliyor.
Halis Güler’in 22 Ekim 2008’de yayımlanan yazısı şöyle:

CEBİMDEKİ 10 KURUŞ İLE FENER YORUMU

Gözüm sahada Fenerbahçe-Arsenal maçında, gönlüm Fenerbahçe’de…
Ama aklım cebimde…
Ne oldu, kriz mi vurdu derseniz anlatayım da okuyun…
Bugün ayın kaçı?.. 22’si…
Dün itibariyle cebinizde sadece 10 kuruş varsa ne yaparsınız!..
Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birinde çalışacaksınız, ama sefilden daha sefil duruma düşürüleceksiniz…
Sadece ben mi yoksulum, inanın gazetedeki bütün arkadaşların durumu benden farksız…
Ama çaresizlik içerisinde kıvranıyorlar…
Başkalarının hakkını hukukunu çatır çatır sayfalara aktaran emektarlar, kendi haklarını savunmaktan aciz…
Sadece mutlu bir azınlık var gazetede…
Aynı Türkiye gibi…
Sabah geliyorsunuz gazeteye, bizim grubun amiral gemisi diye tabir edilen gazetenin (Akşam) genel yayın yönetmeninin yazısını okuyorsunuz, resmen açlık sınırında yaşayan hem Türk insanıyla, hem de bizim gerçek gazeteci arkadaşlarımızla alay ediyor…
Bütün bu yokluk içerisinde, kendi yol arkadaşları perişanlık çekerken 10 günlük Amerika tatilinde bilmem ne barda ne içtiğinden tutun da, nasıl mutlu olduğunu yazıyor…
Sonra düşündüm, cebime bir daha baktım, 10 kuruş…
Hayıflandım, yıkıldım…
28 yıllık gazeteci, 18 yaşından beri bu mesleğe gönül vermiş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden tutun da Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne kadar bizim meslekten bir çok ödül almış, hep doğru bildiğini yazmış-çizmiş-söylemiş Halis Güler’in cebinde 10 kuruş…
Cüzdanımı bir kenara bırakmak zorunda kaldım içim sıkılarak…
Hatta bugün-yarın ne olacağını bilerek…
Dedim ya, gönlüm Fenerbahçe ile…
O da cebimdeki 10 kuruşa inat ‘ben senden de sefilim’ der gibiydi…
Tek fark vardı onlar zengin ama futbol sefilleriydi…
Zengin babanın şımarık çocukları, ne Kayseri maçından, ne de geçtiğimiz haftaki Kocaeli maçından ders almışlardı.
Dede ne yapsın torunlarına, bu saatten sonra futbol öğretecek değil ya…
Kenarda uyudu garibim…
Sonuç mu?..
Bu Fener’i gördükten sonra ben 10 kuruşuma bakıp onurlu duruşuma şükrettim…
Halis Güler…      /

Şimdi bazı embesiller sorar nerden yazdı diye. hemen belirteyim…..
Kaynak Orhan Can/Arka Güverte…. Orhan Can'ın gerisini yazamıyorum . sayfa yetmez dileyen arka güverteye  bakıversin… dost canlısı fanatik Beşiktaşlı Orhan abim..


Geçtğimiz günlerde  benimde onursal başkanı olduğum AGC'nin ödül töreni vardı...Yukarıdaki hikayeyi neden yazdığımı çoğunuz belki anlamadı ama... umarım.. 24 Temmuzda adını anamadığınız ve adlarına ödül koymadığınız Yalçın Ata, Şevket Altunayar, Rıfat Özer,  Enver Örün'ün  kemikleri inşallah sızlamamıştır... belki şimdi anlarsınız...