AYDIN'DAKİ ÇAKAL SÜRÜLERİ....
  • Reklam
SUAT DENİZ

SUAT DENİZ

AYDIN'DAKİ ÇAKAL SÜRÜLERİ....

28 Aralık 2018 - 09:40

Çakal nedir..hiçbir her ortamda emek harcamadan, fırsat kollayarak, av artıkları, kırıntı ve döküntülerinden geçinme huyları olandır, sürü gibidirler hele güzel memketimde o kadar çoğaldılar ki salonlarda sokaklarda her yere yayıldılar.... 
***
Bu özellikleri sıfat olarak bazılarına uygun buluruz. Çakal olmak, çakallık yapmak, çakallaşmak, çakal tarlasında büyümek, çakaldan huy kapmak gibi deyimlerimizle de aynı karakter özelliklerine vurgu yaparız bu çakal sürülerine

Çakallığın vazgeçilmezleri kurnazlık, yalancılık, düzencilik, namertlik, aşağılık olmak, huysuzluk, vurdu kırdıcılık, görgüsüzlüktür.,  Çakal tarlası, çakal çokluğuna gönderme yapmakla beraber, gerçek çakalın gezip tozduğu, dolaştığı, doyduğu, ürediği bir tarla değildir.
Çakallık sıfatıyla nitelendirilen kişileri yetiştiren bir ortama, hatta bir kültüre gönderme yaparız. Çakalların lügatında dost, arkadaş, tanıdık, vefa, sadakat, bağlılık gibi kelimeler yoktur. Adı üstünde çakaldır bunlar.
Çakallığın tek kuralı çıkar sağlayacağına inandıklarının çevresinde dolaşmaktır. Maalesef en güzel örnekleri güzel Aydınımızda o kadar çoktür ki... Bu çakallar yararlı şey yapmazlar. Mevcut olanı da korumak istemezler. Aşalığa tepeden bakma insanların namsularına dil uzatacak kadar alşak şerefsiz tüketme canavarıdırlar. Hakları olmayan şeyi elde etmenin yollarını arayıp durur bu çakal sürüleri .
Adına da açıkgözlülük yiğitlik namertlik der bu adiler   Birbirlerini o kaar iyi tanırlarki mıknats gibi yapışır , aynı dili konuşur, aynı telden çalar bu çakallar  Şimdi siyasete bakın, hatta çevrenize de…
Tanıyın bu çakalları ey AYDINLILAR oy kapma çıkar sağlama uğruna,  hırsıza  hırsız demeyen, namussuza namuusuz demeyen, milletin kızına karısına, yanındaki sekreterine, işe girmek isteyen gencecik kızların namusuna göz diken, işe alma vaadiyle mddi çıkar sağlacak kadar aşağılık, bu çakalları iyi tanıyın EY AYDINLILAR gözünüzü açık bu çakal sürülerini iyi tanıyın...…
Seçimlere az kaldı.
Sakın ama sakın çakallara fırsat vermeyin…...ve bir çakal hikayesini okuyun...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir gün çakalın biri yolda giderken, içinde çeşitli boyaların bulunduğu bir boyacı küpüne düşmüş.
Çıkmak için çabaladıkça, her tarafı boyaya batmış. Sonunda kurtulmuş ama sırılsıklam bir gökkuşağı halinde!
Boyalar güneş açınca kurumuş, daha bir parlamış, renkler ortaya çıkmış.
Çakal, inmiş su kenarına, kendine bakmış. Şahsını yeşil, kırmızı, pembe, sarı bir renk cümbüşü şeklinde görmüş, pek beğenmiş. "Lan oğlum" demiş " oldum be!"
Arkadaşlarının arasına gitmiş, gören şaşırmış, sonunda sormuşlar:
"Çakal-spor bu ne hal ya? Neşeli, şık renklere bürünmüşsün, pek havalı olmuşsun. Millet sana bakmış, sen kabarmışsın. Böyle güzel renkleri nereden buldun da kendine yakıştırdın a uyanık!"
Yalnız çakalların arasında da külyutmaz biri bulunmaktaymış. "Sen hile yapıyorsun hemşerim ya da bu işte bir numara seziyorum. Biz senin asıl karakterini biliriz, yeme bizi!" diye olaya çomak sokmuş.
'Boyacı Küpüne Düşen Çakal', külyutmaz çakala yanaşmış, "Kardeş hele bir bak bana. Bu renkler ressamlarda bile yok be! Çiçek bahçesi benim yanımda solda sıfır. Şu şirinliğime göz at. Bütün bunlar bana tanrının ihsanı, hediyesi! Anlamadın mı hala?"
"Beni sev. Bana bayıl. Beni kendine efendi yap, başkan yap. Bana dünyanın direği de, dinin sancağı de, bana bayıl!" diye de eklemiş.
Çakallar şaşkınlık içindeymişler. 'ın etrafını sarmışlar: "A dilber, a nükteli afitap. Bir çakalda böyle bir güzellik olur mu? Cinsin belli, neslin belli. Hasta olduk valla sana" diye iltifat kıyamet etmişler.
"Peki, biz seni nasıl çağıralım?" diye sormuşlar. "Çakal desek olmaz" demişler.
Boyalı Çakal, şöyle bir göbeğini içeri çekmiş, burnunu havaya kaldırmış:
"Bana gökyüzündeki yıldızlar gibi berrak, selviler gibi serin, bir ceylanın gözleri gibi parlak deyin, bana erkeklerin ilahı tavus deyin, beni ancak o tatmin eder."
Arkadaşlarını pek beğenen çakallar "Tamam, bundan sonra sana tavus diyoruz, elini ayağını öpüyoruz, ama bir problem var! Sen tavus gibi gül bahçeleri bulabilir misin, bizi oralara götürebilir misin?"
Boyalı Çakal, "Kafayı mı yediniz siz ya" diye çıkışmış. "Kişi yollara çıkıp bir ömür tüketmedikçe gül bahçesi hedefine varabilir mi? Çiçek bahçelerine yakışabilir mi? Daha dün bir, bugün iki, yeni renklendik birader" demiş.
"Peki, ona da eyvallah, bari tavus gibi ötebilir misin" demişler. "Hiç olmazsa o kuş gibi ses versen de bizi berhudar etsen" diye şey etmişler.
"Ne ötecem ya!" diye bozulmuş 'Boyacı Küpüne Düşen Çakal'. "Benim olayım bu kadar işte. Renktir, makyajdır, falandır, filandır..."
Bu cevap üstüne çakallar "Hadi len boya güzeli" demişler. "Sen tavus değilsin ve de olamazsın. Tavus kuşunun letafeti doğallığından, samimiyetinden. Seninki laf cambazlığı, hile, desise. Gerçek değilsin, sahte bir şeysin. Git dereye atla, temizlen gel..."