DEMORASİ ŞEHİDİ (!)
  • Reklam
RAMAZAN TÜLÜ

RAMAZAN TÜLÜ

KUYUYA ATILAN TAŞ

DEMORASİ ŞEHİDİ (!)

24 Eylül 2018 - 12:58

DEMOKRASİ ŞEHİDİ(!)

Bu benim ilk denemem, Adı internet gazetesi de olsa ilk gazete yazım. Beğenilip beğenilmemek elbette siz okuyanların takdirinde  ve tercihi!, fazla iddialı da değilim ancak kendimce gördüğüm ve düşündüğüm güncel olayları buraya yazmaya  hedefledim.  Böylelikle beni bu işe layık gören ve teşvik eden kurdukları  “Beklenen Gazete” de bana da köşe ayıran Sayın Ayla Ekin Deniz ve eşi Suat Deniz’e teşekkür ederim.

Malumumuz olduğu üzere geçen hafta yani 17 Eylül 2018 günü Aydın’lı olarak bilinen ve Aydın’a mal olmuş Merhum Menderes’in ölüm yıldönümüydü. Adnan Menderes’in yaşamını ve yaşadığı tatlı ve acı olayları uzun uzadıya anlatacak değilim ve her meraklı kişi gibi farklı zaman dilimlerinde yaşadığımız için bende ilgili kaynaklardan okuyarak bilgi edindim…

Menderes ile ilgili olarak vurgulamak istediğim husus Sayın Menderes fasılasız 10 yıl bu Ülkede başbakanlık yapmış ve bu başbakanlık döneminde koalisyon falan değil meclis büyük çoğunluğunu elinde bulundurarak yapmıştır. Kısaca 1950 seçimleri sonucunda 416 (Muhalefet 69+1+1=71), 1954  Seçimlerinde 503 (Muhalefet 31+5+2=38) ve 1957 seçimlerinde de 424 (Muhalefet 178+4+4=186) milletvekili ile meclis aritmetiğinin yoğunluğu tamamı ile elinde bulundurmuştur.

On yıllık Başbakanlık süreci bilindiği üzere 27 Mayıs 1960 İhtilali (Bir başka görüşe göre DEVRİM) ile sonlandırıldı. O günkü yasal mevzuat hükümleri uyarınca yargılandı ve hakkında İdam hükmü verildi. Yargılanma süreci tabir yerindeyse sulandırılmıştır. Başka bir anlatımla kamuoyuna “Bebek Davası”,” Köpek Davası” gibi toplum nezdinde masum görülebilecek ve hoşgörü ile karşılanacak eylemleri dile getirilmiştir. Bu bağlamda; Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek, 6-7 Eylül Olaylarına önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek, Yasalara aykırı bir şekil ve biçimde üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,  Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, Devlet radyosunu (TRT’yi) siyasi çıkarları için kullanmak, Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek,  Kırşehir'i ( Seçimlerde Osman Bölükbaşı’nın  Genel Başkanı olduğu MP kazandığı için) yasa çıkarıp ilçe yapmak,  İsmet Paşanın Memleketi Malatya’da CHP kazandığı için  Adıyaman’ı  Malatya’dan ayırıp ayrı il yapmak, ( O dönem Seçim yasası çoğunluk sistemini öngörüyordu. Yani bir seçim bölgesindeki seçimi Bir oy farkla da olsa alıp birinci gelen Parti o ildeki tüm Milletvekillerini alıyordu. Malatya’da  Paşanın ili olduğu için CHP birinci oluyordu)  Yargı bağımsızlığının ihlal etmek, Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,  CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak, gibi suç sayılan eylem ve işlemleri ile yargılanmıştı. Diyeceksiniz ki bu eylemler idamı mı gerektirir. (Hele  başka zamanlardaki eylemlerin yanında..) ? Hiçbir zaman ve hiçbir eylemin cezası asla İDAM olmamalıdır.  (şahsi düşüncem, gerekirse en ağır ceza verilebilir ama maddi hata ve maksatlı yargılama ihtimallerine karşı idam cezası telafisi mümkün olmayan neticeleri de içinde barındırır. ) İdama maruz kalan Menderes; 1951-1960 yılları arasında Menderes 43 kişinin idam kararına imza attı ve hepsi idam edilmiştir. En dramatik olan idam infazından biri 14 Nisan 1955'te casusluk suçundan idam edilen Hayati Karaşahin'dir. Ankara Samanpazarı'nda halka açık olarak gözdağı amacıyla yapılmıştır.

Suçu da, Rusya için casusluk yapmakmış, (İki kutuplu Dünyada sıkı Amerikancıyız ya)

 

Menderes'in gerçek suçları ise farklı eylemleriydi. Bu eylemleri mahkemelerde gündeme gelmeyenlerdi. Çünkü Sıkı ABD ci olduğumuz için ABD'nin tepkisinden çekinen Gürsel hükümeti o eylemleri hiç gündeme getiremedi.

Neydi bu gündeme getirilmeyenler ve hatta kamuoyundan saklanan ve günümüz politikalarınca da yeterince istismar edildiği ağıza alınmayan, akla getirilmeyen eylemler;  l-1951 yılında Menderes hükümeti Kore Savaşı'na (Yurt dışına asker göndermek ve/veya herhangi bir ülkeye savaş açmak onun görevi olmasına karşın, TBMM'den izin almadan) Amerika için asker gönderdi. Amerikan çıkarları için bine yakın vatan evladı Kore'de yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı. ll- 1952'de (ABD ve)NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulunu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesini kurdu. lll-1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. (Güneydoğuyu gezenler bilir sontaj kuyuları halen mevcut ve üzerine beton atılmış vaziyette sınırın 1 metre öte tarafında petrol fışkırırken Türkiye topraklarında petrol çıkmıyor, Fizik biliminin Bileşik kaplar Yasasına da aykırı ) lV- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldı. V- Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa'yı destekledi. Vl- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan hapishaneyi boylamış

Vll- "Tahkikat Komisyonu"nu kurdu. 15 DP milletvekilinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Bu komisyon 5 kişiden fazla kişinin birlikte yan yana yürümesini bile yasakladı.

Vlll- Anamuhalafet Partisi Genel Başkanı İsmet Paşa’ya 12 oturum meclise katılmama cezası verildi. lX- Turan Emeksiz hükümete karşı İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı. X- Hukuk'un üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melahat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, FaikUras ve İlhan Dizdaroğlu 'görülen lüzum üzerine emekliye sevk edildiler. Aslında Menderes hükümeti, ordu darbe yapacak gerekçesiyle daha 6 Haziran 1950'de, Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı  re'sen emekliye sevk ettirmişti.

 

Böyle bir şahsiyetle karşı karşıya olduğumuzu bize tarihi belgeler söylerken günümüzün politikacıları ( Bazı Milletvekilleri ve Belediye başkanları) ve topluma yön veren/verdiğini sanan ilgili ağızlar (Üniversite hocaları bile) Ünvanlarını suiistimal ederek “DEMOKRASİ  ŞEHİDİ” diye bir kavramdan söz ederler. Demokrasi şehidi mi yoksa Demokrasi mütecavizi mi sorusunun cevabı yaptığı eylemleri ve zihniyetinin içinde barınmıyor mu?