"AKP"LİLER Mİ.. "AK PARTİ"LİLER Mİ...
Ayla Ekin Deniz

Ayla Ekin Deniz

DENİZ YELİ

"AKP"LİLER Mİ.. "AK PARTİ"LİLER Mİ GELECEĞİ KURTARACAK..

29 Haziran 2020 - 09:00


AK  Parti cephesinde son iki yıldır yaşanan, kimsenin inanamadığı, hatta inanmak istemediği gelişmelerde finali Sayın Cumhurbaşkanın gençlere yönelik yaptığı son yayında tüm çıplaklığı ile gördük. Bu yayın sırasında gençlerin göstermiş olduğu ağır tepki, 360 bini geçen beğenmeme ile tabiri caiz ise büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Oysa planlamalar ve Sayın Cumhurbaşkanına sunulan tablo hep tam tersi idi. Bu 18 yıllık AK Parti iktidarında hemen hemen hiç karşılaşılmadık, hiç beklenmedik  bir tepkiydi.

Bunun böyle olduğunu, durumun kötüye gittiğini son haftalarda bir çok kez ifade etsek de, bir türlü "AKepelileri" ikna edemiyor ama kökten ve davasına gönül veren "AK Partili" olanların takdirini alıyorduk. Yani yazdıklarım sessiz büyük çoğunluğun çığlığı ve isyanı oldu. O kadar çok özelden mesaj geldiki  ben bile şaşırdım.

Şimdi yine ciddi bir analiz yapmaya kalkarsak yani problem ve çözüm yolları anlamında temel soruları kendimize sorarak, gerçek cevabın peşinden koşarsak bir şeyler değişebilir umuduyla yine yazdım. 
Birincisi temelde sorulması gerekenlerin başlıcası "Sorun kimde?" sorusudur.
A-Sorun Cumhurbaşkanında
B-Sorun Cumhurbaşkanının çevresinde
C-Sorun Vekiller ve teşkilatlarda
D-Hepsinde

Şayet bu sorunun cevabını AK Parti kendi içinde arayıp, samimiyetle cevaplamazsa kar gibi çok kısa sürede  eriyip  gidecek. Ama bunu at gözlükleri çıkarıp etraflıca görmek gerek. 

Cevap bence sadece herkesin kolaycılık yaparak suçladığı parti teşkilatları ve Vekiller değil. Ya da şöyle söyleyelim cevap bu kadar basit değil. 

Cevabı şu şekilde formüle edebiliriz. Eğer en başınızdakiler yani teşkilatın en tepesindekiler ya da onun çevresindekiler toplumun geniş bir kesimi tarafından "hata ve yanlış" görülen işleri sürekli yapıyor ve tepki çekiyorsa alt teşkilatlar bunları nasıl savunsun? Kim ne yapabilir? Davasına nasıl sahip çıkabilir? Bakın Muhalefetin sakız gibi çiğnediği hatalara bir kaç örnek verelim ki net anlaşılsın;

Bir kamu bankasının Yönetim Kurulu üyeliğine hepimizin sevdiği ancak orta okul mezunu, halihazırda vekil+ Bakan Yardımcılığı görevlerini de üstlenmiş birinin atanması sizi yukardan aşağıya savunmasız bırakır; "4 maaş birden alıyor" eleştirilerine yetişmeye çalışırsınız. Ya da yine Cumhurbaşkanına  yakın kişilerin ve eşleri akrabaları ile ilgili gazetelere yansıyan bir çok yere aynı anda atanma iddialarını teşkilatlar nasıl açıklasın?

Bir teşkilat mensubunun, uzun süre AK Parti teşkilatında ter dökmüş birinin sitemine kulak verelim: "Emaneti ehline verin" düsturu elden bırakılmıştır. Yanlışlara, hatalara bile bile göz yumulmuş hatta desteklenmiştir. Yanlış diyen herkes vatan haini olmuş, yanlış ve taraflı atamalarla memlekette kirletilmemiş kurum bırakılmamıştır."
İlginç bir parantezde şunu belirtmek gerekir. AK Partinin üniversiteler için hazırlattığı SETA raporunda üniversite gençliğini tutmanın en önemli yolunun öğrencilerle arası iyi olan rektör atamaları olduğu vurgulanmıştır.  Buna rağmen son dönemde rektör atamalarında liyakat konusunun hiç dikkate alınmaması üniversiteleri ve gençleri Ak Parti konusunda ön yargılı hale getirmiş ve partiden uzaklaştırmıştır.
Bakın bir örnek de son günlerde sık sık karşımıza çıkan hakkımızda şikayet üstüne şikayette bulunan , Türkiye’nin tek tüfek sahibi   ADÜ’den  Osman Selcuk Aldemir 2014’de 11 adaylı rektör seçimine katılmış yaklaşık 800 akademisyenin 12 oyunu  (1 oy kendisi verdiği için) alabilmiştir. Şimdi bu rektör atamasının ve koskoca Adnan Menderes Üniversitesinin düştüğü rezil  hale kimse kusura bakmasın. Bu Osman Selçuk Aldemir'in suçu mudur yoksa ona referans olan ve atayanların suçu mudur ?Bunun takdiri sizlere bırakıyorum. Ama sonuçta olan Üniversitemize ve Aydınımıza olmakta, 60 bin kişilik üniversite çok kötü yönetilmekte, başta önemli doktorlar olmak üzere Aydından ve üniversiteden nefret ederek bir çok akademisyen ayrılmak zorunda kalmaktadır. 

Şimdi sorulmayanı soralım.
Kimse kusura bakmasın bu atamaları kimler Cumhurbaşkanının önüne sunuyor, kimler referans oluyor. Tamam atamaları teşkilatlar ve vekiller yapmıyor. Ancak bu tür kamu vicdanında yer bulamayan ve toplum tarafından kabul görmeyen işlerde "ne yapalım atamaları biz yapmıyoruz yanlış da olsa Cumhurbaşkanımız yaptığı için arkasında durmak zorundayız" acziyeti ile ne kadar devam edeceksiniz. Bu durum teşkilatları sıfırlamakta, etkinliğini azaltmaktadır. Ancak son kertede atama sorumluluğu onlarda olmadığı için referans bile olsalar hesap Sayın Cumhurbaşkanına  kesilmektedir. Teşkilatlar da korkudan ya da isteklerinin karşılık bulmasından dolayı yanlışa da direkt yanlış diyememektedirler.  Bu durum doğal olarak AK Parti'de son dönemde "hatadan dönmek erdemdir" sözünün hiç bir değeri kalmamış, adeta "hatada ısrar etmek erdemdir"e dönüşmüş gibi bir intiba bırakıyor.
Konumuza dönecek olursak ve sorunun cevabını aramaya devam edersek, AK Parti kendinden beklenen değişim ve dönüşümü yaptığını bir an önce  topluma göstermelidir.
Ne olursa olsun AK Partinin değişmek gibi bir niyeti olmasa da, bu dönüşümü yapmak zorundadır.

AK Parti unutmasın ki artık alternatifsiz değil. Umarım yanılırım ama çevresindeki tüm muhafazakar kesimi, küstürdükleri ve samimi olanları yeni partilere kaptırmak üzere.
Son söz, tüm senaryolar göz önüne alındığında şimdi gündeme gelmese bile bir gün gündeme geleceği tahminimle Gelecek ve Deva Partisi ile birleşmekten başka da sansı gözükmüyor. 
Bütün bu anlatılandan, gördüklerimizden sonra sorunun cevabı sizce hangisi. 
Bence D şıkkı “HEPSİNDE”.
İyi haftalar olsun...