-KARANLIK-



 
Karanlık insanlar
Karanlık emellerini ve
Karanlık eylemlerini
Gerçekleştirmek için
Karanlık ortamları ararlar
Karanlık ortamları severler…
 
Ben bunu niye mi diyorum?
 
Toplum, özellikle de siyasal oluşumlar nezdinde itibar gören İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızını 6 yaşındayken hem de nikahını kendisi kıyarak evlendirmesi, 30 yaşındaki bir müridin kucağına atması…
 
Neticede küçük çocuğun uzun yıllar cinsel istismara maruz kaldığı iddiaları Türkiye'de büyük infiale ve şaşkınlığa neden oldu…
 
Şaşılacak ne var ki?
 
Siz bu ülkeyi yönetmeye talip olan siyasal muktedirlerimizin ağzından bir kerecik olsun “Laiklik” sözcüğünü işittiniz mi?
 
Elbette işitmez siniz,  ( Tabiî ki bazı müstesna şahsiyetleri ayrık tutup tenzih ediyoruz)
Çünkü onlar “laiklik” sözcüğünü sadece yemin ederken söylerler ve bir daha ağızlarına almazlar.
Halbuki “Laik Cumhuriyeti” ve “Atatürk Devrimlerini” sonsuza kadar koruyacaklarına dair ant içip topluma söz vermiş olsalar bile…(O ayrı bir mevzuu…)
 
Alırlarsa oy alamayacaklarını ve toplum nezdinde siyasal ikballerinin olmayacağını, yeterince başarı göstermeyeceklerine inanırlar.
 
Ülkeki Atatürk’ün kurduğu Partinin eski Genel başkanı kara çarşaflılara rozet takma peşindeydi. Yeni Genel Başkan ise türban sorununa köklü çözüm getireceğini savlayıp, sağcı partilerin elindeki siyasal silahı/kozu alabilme ve mütedeyyin kesimlerden oy devşirebilme derdinde…
 
Ülkenin iki radikal sağcı partisi ittifak halinde yönetimde…
 
Muhalefet kanadı  (son günlerde altılı masa olarak anılan kesim) ise, “Başörtülü Bacım Edebiyatı” ve hayati sorunların dışında başka mecra ve sözde sorunlarla iştigal etmekte…
 
Ülkenin tek sorunu(!) “Altılı masanın adayı kim olacak?” Gazete ve televizyon kanallarında hep bu sorunun cevabı aranmakta ve bu konu tartışılmakta…
 
Geniş halk kitleleri (işçi, issiz, memur, emekli kısacası emek) yeni kazanımlar elde etmediği gibi sürekli mevcut kazanımlarını kaybetmekte…
 
Türk Demokrasinde yarım yılı aşkın bir süredir. Çare hep sağda ve sağ partilerde aranmakta. Bunun çeşitli nedenleri var elbette…
 
M. Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu parti kuruluş amaç ve yörüngesinin dışına çıkıp sağa kaymakta, sağ partilerin de nereye kaydığını hemen hemen herkes görüyor,  izah edilmeye gerek var mı?
Buna karşı yine inatla ve ısrarla çareyi hep sağda aramak?
 
Yine inat ve ısrarla geri bırakılan bir toplumda eğitim, sağlık, iç ve dış güvenlik gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve paralı hale getirilmesi tesadüf sayılmamalı…
Laiklik öyle çok sığ ve sıradan olan “Din ve Devlet İşlerinin Ayrılığı” gibi çok basit bir tanımla geçiştirilemez…
 
Laiklik hakkında sayfalarca yazıp çizmek mümkündür. Kısaca bir yaşam biçimi ve modern bir toplumun ve içinde yaşayan bireylerin olmaz ise olmazı, sağlıklı bir yaşam idame ettirebilmeleri için “Su” ve “Oksijen” kadar gereksinimi ve elzemidir.
 
Aydınlığı seviyorsak, aydın bir ortamda ve aydın bir ortamı bizlere temin eden bir ülkede yaşamak istiyorsak laikliği sadece kürsüde yemin ederken ağzına alan siyasi kişilik ve kurumlardan ziyade bu terimin içeriğini kavramış ve özümsemiş, birey ve siyasal kurumlara önem ve destek verme mecburiyetindeyiz…
 
Günlerimiz ak ve aydınlık olsun…