LAİKLİK DİN DÜŞMANLIĞI MIDIR, DEĞİL MİDİR?



Laiklik din düşmanlığı olsaydı, sadece Müslümanların olmadığı, Ülkede başka dinlere inanan yurttaşlar olduğu için, bu başka din mensupları Laikliği ve o İlkeyi bizlere getiren Atatürk’e düşman olurdu.
Dinini ve inancının sadece Müslümanlar mı savunur? 
Diğer bireylerin inançlarını sevme ve savunma hakkı yok mudur?
Laiklik düşmanları, laikliğe; Bir dinin, bir mezhebin, bir tarikatın başka ideoloji ve guruplar üzerinde kurduğu tahakküm. Baskı ve egemenliğe mani olduğu için karşıdırlar.
 Çünkü laiklik bu tür çağdışı, uygarlıktan uzak anlayışın önündeki en yüce engeldir.
Laiklik ilkesinin olmadığını düşünürsek biran: Ömründe bir kez olsun Kuran Okumamış, doğru dürüst bir sureyi bile ezberleyememiş sözde kendini Müslümanlık Savunucusu gören/zanneden özde o müesseseye zarar veren, bizim gibi objektif düşünen her görüşe saygı duyanlara tahammül bile edemeyenler en büyük hayal kırıklığını yaşayacaktır. Bunun farkında bile değildirler.
Biraz daha irdeleyecek olursak;
Bunlar kendilerine “Dindarız” diyorlar. “Küfür” bunlarda. Uygarca eleştiri yerine “Hakaret” bunlarda, “iftira” atmak ve hedef gösterip “kışkırtmak” bunlarda. Öldürmekten söz edip “Cihat” çağrısında bulunmak bunlarda.
Allaha inanıyorsunuz, onu her olguda mutlak muktedir görüyorsanız ve ona kulluk ediyorsanız, Allaha niye saygı duymayıp, onun adına ödül ve ceza verme kudretine nereden sahip oluyorsunuz?
Bu sakat ve özürlü anlayışın tedavi edilip ıslah olması gerek. Bir insan laiklik İlkesini benimseyip Atatürkçülüğü savunuyorsa, Bu ilkeyi savunup Atatürk’ü sevmesi suç ise bunun yargılamasını Allah yapıp cezasını Allah verecekse bunlara ne oluyor?
Teokrasiden geliyoruz ve demokrasiyi bir türlü özümseyemedik. Hep direnç gösteriyoruz uygarlığa, sanki zararlı ve zor bir olgu gibi.
 Matbaayı bu topraklara sokmamak için kaç yüzyıl direnmiştik?
Teokratik yönetim anlayışının Osmanlı Devletinin sonunu getirip onu dağılma ve yıkılma sürecine soktuğunu biliyoruz, bilmiyorsak da tarih kitaplarında okuyoruz.
Teokratik hevesimize bir son verip, her ne kadar özümsemeyip, tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçiremediğimiz demokrasiye sahip çıkma zamanımız şimdi:
Çünkü demokrasi bir hoşgörü rejimidir.
Bir anlayış ve empati rejimidir.
Bir insanlık rejimidir.
Bir hukuksal rejimdir. Temel hak ve hürriyetlerin teminatıdır.
Onlar ne kadar teokrasiye özlem duyup hoşgörüden uzak çıkışlar yapsa da, Biz inadına “Demokrasi” diyeceğiz…