-ANADOLU İRFANI- (2)


Geçen köşe yazılarımın birinde “Çeşitli etnik ve mezhepsel kökenlerden geldiği halde Anadolu’da yaşayan insanlar ortak bir kültür oluşturmuşlardır.” Demiştim.  Bu yazıda da bu kültürden yani yazının başlığı olan “Anadolu İrfanı” ndan örnekler vereceğim.
 
Aslında herkes, herkesin ne halt ile iştigal ettiğini bilir ama kimse işte o haltı söylemeye cesaret edemez!
 
Farz edelim ki bir Beldeye Belediye başkanı oldunuz. Görev ve yetkilerinizi usulü dahilinde yaptınız. Hiç ihaleye fesat karıştırmadınız, Kul hakkı yemediniz, Çalışanlarınız arasında kayırmacılık yapmadınız. Hiçbir şirkete ve yandaşa ayırımcılık yapmadınız. Cebinize hiç haksız kazançtan temin ettiğiniz para koymadınız. Sadece ama sadece yasal olan meşru ücretinizi alıp yetindiniz. Gün gelip görevinizi alnınızın layığı ile tamamlayıp bir sonraki başkana devrettiğinizde, kazanımlarınızda ve edindiğiniz mallarda bir artış olmayacaktır. Haliyle yine eski hamam eski tas misali yine yaya gidip geleceksiniz. Altınızda lüks araba olmadığı için sen ben ve o gibi mütevazı bir yaşam süreceksiniz aramızda.  Bizlerin kahir ekseriyeti, sizin için ne diyecek biliyor musunuz?  “ Şu enayiye bak! Bilmem kaç yıl Belediye başkanlığı yaptı ama hala benim gibi çulsuz!” yani demek istiyor ki, “Hırsızlık yapıp yükünü tutamadı, bizim gibi sürünüyor, müstahak!”  İşte bu bakış açısı Anadolu irfanının tipik bir örneğidir.
 
Siz hiç gerçekten sadece dürüstçe ve sadece alın teri ile çalışıp helal tarafından kazanıp da zengin olan birisini gördünüz mü?
 
Yıllar önce kamu görevlisi iken gözlemlemiştim. “Cahil köylü” denilen vatandaş Resmi Daireye gelip Belge yazdıracağı memura, cebinden çıkardığı Marlboro Sigaraını uzatıp “Yak memur bey!” diyerek sigara ikram ettikten sonra “Ben pek içmiyorum!” diye cebine geri koyduğunu ve işini bitirdikten sonra daire kapısından çıkınca da öteki cebinden daimi kullandığı Maltepe Sigarasını yaktığını. İşte bu olgu da Anadolu İrfanı’nın bir başka örneği olup ve oldukça da yaygındır. Çünkü bu insanlara meşru haklarını bile rüşvet ile alabilecekleri bir şekilde öğretilmiştir.
 
Bu kültür yukarıda da değinildiği gibi binlerce yıl bir arada yaşamanın oluşturduğu ortak davranış kurallarıdır. Bu kültürün yazılı (öyle mevzuatı falan) kuralları yoktur. Toplumda yaptırım gücü ve insanların bu kültüre uyma mecburiyeti ise vardır.
 
Örneklemek istersek o kadar çok örnek vardır ki bir köşe yazısına sığmayacak kadardır. Biz yine akla gelen birkaç tanesinden söz edelim.
 
Basına da düşmüştü. Birkaç yıl önce Mardin Kızıltepe de bir kız çocuğu, çoğu kamu görevlisi 26 sanık tarafından iğfal edilmişti. Yerel Mahkeme “Mağdurun Rızası”ndan söz edip Beraat Kararı vermiş ve Yargıtay onamıştı. Böyle tek tük olay basına yansır ve kamuoyu tarafından duyulur. Ya duyulmayanlar?  Adliyeye yansımayanlar? Aslında herkesin bildiği, gördüğü ama bir türlü söylemeye dili varmadığı olaylar o kadar çoktur. Kızıltepe olayının benzerleri Büyük ölçekli ilçe ve küçük ölçekli il merkezlerinde o kadar çok yaşanıyor ki. (Büyük şehirlerde olup bitenleri tasavvur bile edemiyoruz) Bu olayların failleri içerisinde o beldenin zengin esnafları ve yüksek bürokratları olsa da durum değişmez ve bir şekilde kılıfı ayarlanıp kapatılır. Kapatılmasında da mahirizdir. Bu tür olayların başında birçok failin adı geçse de yargılama aşamasında dosyanın içine başka kişiler girer ve önceki ifadeler değiştirilir, belli başlı kişiler ayrık tutulur ve dosyanın içinden bir yada birkaç günah keçisi seçilir ve olay onun üzerine kilitlenir.
 
Dedim ya Anadolu çok zengindir. Çok verimli toprakları vardır. Dürüst, vatansever insanlar yetiştirdiği kadar vatan haini ve ahlak yoksunu şahsiyetlerde üretir.