KAPI KULU DEMOKRASİSİ




 
Osmanlı Devletinde padişaha doğrudan bağlı olan ve saray hizmetlerinde göreve amade maaşlı şahıslar için bu niteliklerini yani ayırt edici özelliklerini belirleyebilmek için KAPI KULU kavramı kullanılmıştır.
 
Bu kavram zamanla tarihi süreç içinde varlıklı ve nüfuz sahibi kişilerin hizmetinde bulunanlar içinde yerleşmiş bir ifade haline dönüşmüştür.
 
Bu izahatı niye mi yaptım,
 
Bilindiği üzere siyasal partilerde yerel seçimler yapılıyor.
 
Bir ilçe düşünün,
 
O ilçede bir siyasal partinin İlçe Kongresi yapılıyor…
 
Parti İçi Demokrasinin gereği olarak nasıl bir yöntemin uygulanması gerekir?
 
İlçe Başkanı olarak görev üstlenip partisine ve ülkesine hizmet etmek isteyen kişiler,  kendisini seçecek olan üyeler ya da delegeler bazında görüşmelerde bulunup kendini tanıtıp oylarına talip olmak için etkinliklerde bulunur.  Seçici bireylerin teveccühüne en çok mazhar olan kişiler yarışı kazanıp bahse konu koltuğa gururlu bir şekilde oturur…
Doğrusu da budur.
 
Yanlış olanı mı soruyorsunuz?
 
Yanlış olan, öncelikle seçici sıfatını kazanan delegelerin nasıl tesis edildiği ile başlıyor. 
Hani derler ya “Balık Baştan Kokar” burada balık baştan kokmuyor, koku ve sağlıksız yapı temelden yani daha alttan başlıyor.  Çarşaf listeler ile mahalleler de isim yapmış herkes tarafından tanınan, beğenilip takdir edilen kişiler yerine kimler sözümüzden çıkmaz ve bizim isteklerimiz doğrusunda hareket edip bize sorun çıkarmaz anlayışıyla biat edecek türden kişileri bir listeye yazıp göstermelik (şekil olarak) seçim yapıp, delege yapmaktır…
 
Sözden çıkmayan delegelerinize seçme hakkından ziyade onama vazifesi tevdi ederek, İlçe başkanı yapmak istediğiniz kişiyi onaylatırsınız…
 
İlçe Başkanı Olan kişi kendine özgü kişilik, kültürel ve ekonomik birikime haiz olmayıp sadece sizin vereceğiniz talimatları harfiyen yerine getirip değişik platformlarda sizi överek sizin siyasal ikbal ve statünüzü kuvvetlendirecek görev üstlendiği için ekonomik sorunu da olmamalıdır.  Ekonomik sorununu da belediye ye bağlı yan kuruluşlardan birinde hatırlı bir maaşa bağlarsınız. Maaşa bağlarsınız ki her istenileni yapmakta daha da sadık olur. Hiçbir talimatınıza itiraz edemez…
 
Aynı yöntemlerle seçilen ( çok çok pardon atanan) ilçe başkanının birlikte görev yapacağı Yönetim Kurulu Üyelerini de kendiniz yazıp mahalle delegelerine seçtirirsiniz (pardon onaylatırsınız).
 
Sadece Yönetim Kurulu Üyeleri mi?
 
O liste de yine aynı anlayış ve mantığın ürünü olan ve yine belediyenin çeşitli ünitelerinden (çalışarak ya da bankamatik maaşı alması fark eder mi) maaş alarak iktisadi endişesi olmayan ve organik bağlarınızın kuvvetli olduğu kişileri de “İl Delegeleri” listesine yazarsınız…
 
Çünkü onlarında ilerde yine aynı zihniyetle gösterilecek İl Başkanını seçme (Pardon onama) vazifesi olacaktır.
 
İşte yanlış olan budur!
 
Tarihi verilere göre önceleri ‘kapıkulları’ savaş esirlerinden seçilirken daha sonra devşirme yasasına göre toplanan Osmanlı tebaası gayrimüslim çocuklarından oluşmuştur.
 
Türk-İslâm terbiyesine göre yetiştirilen kul taifesi sadece orduda değil devlete ait saray ve bahçelerde de istihdam edilirmiş. Saraylarının hizmet erbabı ve muhafızları olan baltacı ve bostancılar, hatta kapıcı gibi saray görevlileri de kapıkulu olarak adlandırılırmış. Baltacı ve bostancıların zaman zaman kapıkulu süvariliğine terfi ettirildikleri de olurmuş. Kapıkulu olarak listelerde yer bulan bir asker, yeteneği kifayetliyse devletin en yüksek makamı olan sadrazamlığa kadar yükselebilirmiş.
 
‘Tarih tekerrürden ibarettir!’ deyip geçiştirelim en iyisi…
 
Şarki kafa yapısını haiz toplumlara  gerçek demokrasi (tüm kurum ve kurallarıyla işleyen) çivi ile çaksan girer mi?