DEMOKRASİ Mİ OLİGARŞİ Mİ?



 
Siyasal etkinliklerin özü tolumdaki değerler dağıtımı ile ilgili görüş ve çıkar çatışmasıdır. Çatışmanın hedefi iktidar olma ve iktidar olup yönetme ve daha güçlü olma arzusudur. Yerelde ve genelde bu arzulardan bir sapma olmadığını hep görüyoruz ve bizatihi yaşıyoruz.
 
Bu çatışma ve savaşımın asgari bir anlaşma düzeyinde olması gerekir. Toplumsal barış ve kamu düzeni anlaşma düzeyinin sınırlarını belirler, aksi düşünüp uygulanırsa o toplumda, kaos, anarşi, kargaşa ve iç savaşa gidiş kuşkusuz olur. Toplumsal kültür gelişimi ve ekonomik kalkınmaya ulaşmak için bu mücadele yine barışçıl usulle olması gerekir.
 
Siyaseti sadece, çıkar için çatışma, yönetme gücünü (erkini) ele geçirme hevesi olarak görmekte yanlıştır. Çatışma aynı zamanda uzlaşma ile olur. Siyasal hizmet biçimi önce karar alma, kurallar koyma ve bu kural ve kararların çoğulcu bir yapı ile uygulama şansı bulmasıyla olur. O halde siyaseti toplumda farklı beklentileri olan çıkar gurupları çatışmasının uzlaştırma yöntemi olarak ta açıklayabiliriz…
 
Genel siyaseti burada konu etmeyeceğim, bilindiği üzere her istediğini yapabilme gücüne sayısal olarak erişmiş bir iktidar kanadı ve karşısında hiçbir etki ve yaptırım gücü bulunmayan belki de danışıklı bir muhalefet var. Genel siyasette belli bir gücün gösterdiği ve seçtirmek istediği kişiler hep milletvekili oluyor ve bu milletvekilleri ve yakın çevresi kamunun bürokrasi koltuklarını doldurduğunu görmekteyiz. Yukarıdaki açıklamalar ışığında gidişat demokratik kuralların dışına taşmakta ve adeta bir parlamenter oligarşiye doğru sürüklenmekte…
 
Anlatmak istediğim müzminleşen bu siyasal bakış açısı ve uygulamanın yerelde de görülmesi, yerele sirayet etmesidir. Yerel ölçekte Belediye Meclis Listelerine baktığımızda ne demek istediğim rahatlıkla anlaşılacaktır. Şu kadarını anlatayım neden aynı kişiler (Bulunmaz Hint Kumaşı gibi…) listelerin başında kendilerine yer bulurlar? Hiç denenmemiş ve daha önceki yaşamı ve mesleğindeki başarıları ile oralara layık görülse kişiler olsa bir diyeceğim olamaz, zira siyaseten de başarılı olacağı ve daha güzel hizmetler vereceği beklentiyle oralara getirilmiştir der geçeriz.. Kamuoyu nezdinde kifayetsizliği ile bilinen kişilerin ısrarla seçile bilecek sıralara yerleştirilmesi nitelikli kişilerin ise listelerin son sıralarına yazılması ya da hiç yazılması liste yazma gücünü elinde bulunduran kişilerin gerçek amacını göstermez mi? 
 
Listeleri yapma kudreti elinde olan kişilerin amacı gerçekten hizmet olsaydı,  daha çok özenle, kılı kırk yararak, objektif bakış açısıyla oralara daha yetkin kişileri yerleştirirdi. Hali hazır durumda hizmetten öte ‘Benim gücüm anlaşılsın, benim her şeye muktedir olduğumu herkes görsün, ben kendime hizmet edecek talimat ve telkinlerimden sapma göstermeyecek kişilere listede sıraya dizerim!’ diyerek tabana güçlü olmanın mesajını vermek mi istiyorlar? 
 
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları uygulansaydı bu listeler sandıktan çıkan sonuçlara göre belirlenirdi ve kimse sıralamaları eleştiremezdi ve en sonuncu ya da sıralamaya giremeyenler hatayı, eksikliği kendilerinde arardı…
 
Demokrasiyi sulandıran, gücünü idame ettirerek, hep güç bende bulunsun diyen şahsiyetlerin böyle bir yönteme başvurmayacağı ortada değil mi?